2021'de yenilenebilir enerjide yüzde 17 artışla rekor kırıldı

TAKİP ET

REN21'in 2022 Yenilenebilir Enerji Küresel Durum Raporu'na (GSR 2022) göre, yenilenebilir enerjide rekor büyüme yaşandı.

REN21’in 2022 Yenilenebilir Enerji Küresel Durum Raporu (GSR 2022), yenilenebilir enerjinin ülkelere göre payını gösteren bir dünya haritası sunuyor ve önde gelen bazı ülkelerdeki ilerlemeyi vurguluyor.

Rapora göre elektrik sektöründe, yenilenebilir enerji kapasitesinde 2020’ye göre yüzde 17 artışla (314,5 GW) bir rekor gerçekleşti. Ancak aynı zamanda, hükümetler 2018 ve 2020 yılları arasında fosil yakıt sübvansiyonlarına 8 trilyon ABD doları harcadı; bu da 2020 küresel GSYİH’nın yüzde 7’sine denk geliyor.

Türkiye’de yeni kurulan elektrik üretim kapasitesinin yarısı rüzgâr

Raporda Türkiye, özellikle rüzgâr enerjisinden elektrik üretiminde öne çıkarken, 2021 yılı itibarıyla toplam 10,8 GW rüzgâr enerjisi kapasitesi ile dünya genelinde onuncu sırada yer alıyor.

Rüzgâr enerjisi toplam elektrik üretiminin yüzde 9,8’inden fazlasına katkıda bulunuyor ve 2021’de Türkiye’nin yeni kurulan elektrik üretim kapasitesinin yarısını rüzgâr enerjisi oluşturuyor.

Son on yılda Türkiye, rüzgâr enerjisi kapasitesini 10 kat artırırken, hem yerli hem de yabancı üreticilerin üretim tesislerini içeren güçlü bir endüstri tedarik zinciri geliştirdi.

2021’in sonlarında, Türkiye’deki yeni kurulumların maliyeti, beş yıl öncesine göre ortalama yüzde 32 daha düşük gerçekleşirken, yeni kurulacak rüzgâr enerjisi kapasitesinden elektrik üretimi, karbon fiyatı hesaba katılmasa dahi, ithal kömürden daha ucuz.

Kapasitede rekor artışlara rağmen kullanım payı sabit kaldı

Rapora göre, yenilenebilir enerji kapasitesinde rekor artışlara rağmen, yenilenebilir enerjinin küresel enerji kullanımındaki payı 2021’de sabit kaldı. Elektrik sektöründe, yenilenebilir enerji kapasitesinde (2020’ye göre yüzde 17 artışla 314,5 GW) ve üretimde (7,793 terawatt-saat) yapılan rekor artışlar, elektrik tüketimindeki yüzde 6’lık genel artışı karşılayamadı. Isıtma ve soğutmada, nihai enerji tüketimindeki yenilenebilir payı 2009’da yüzde 8,9’dan 2019’da yüzde 11,2’ye yükseldi. Yenilenebilir payının 2009’da yüzde 2,4’ten 2019’da yüzde 3,7’ye çıktığı ulaşım sektöründeki ilerleme eksikliği özellikle endişe verici çünkü sektör küresel enerji tüketiminin yaklaşık üçte birini oluşturuyor.

REN21 İcra Direktörü Rana Adib, “Daha fazla hükümet 2021’de net sıfır sera gazı emisyonu taahhüdünde bulunsa da, gerçek şu ki, enerji krizine yanıt olarak çoğu ülke yeni fosil yakıt kaynakları aramaya ve daha da fazla kömür, petrol ve doğal gaz yakmaya geri döndü.” dedi.

Net sıfıra yönelik birçok yeni taahhüte rağmen, siyasi momentum eyleme dönüşmedi

Kasım 2021’deki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın (COP26) öncesinde, bir rekor gerçekleştirerek 135 ülke 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonu elde etme sözü verdi. Ancak, bu ülkelerden sadece 84’ünün ekonomi çapında yenilenebilir enerji hedefleri olurken sadece 36’sının yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefi vardı. BM iklim zirveleri tarihinde ilk kez, COP26 deklarasyonu kömür kullanımının azaltılması ihtiyacından söz etti, ancak ne kömür ne de fosil yakıtlarda hedeflenen azaltımlar için çağrıda bulunmadı.

GSR 2022, ülkelerin net sıfır taahhütlerini yerine getirmenin büyük çabalar gerektireceğini ve COVID-19 ile ilişkili momentumun kullanılmadığını açıkça ortaya koyuyor. Birçok ülkedeki önemli yeşil toparlanma önlemlerine rağmen, 2021’deki güçlü ekonomik toparlanma – küresel reel gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yüzde 5,9 büyümesiyle – nihai enerji tüketiminde yüzde 4’lük bir artışa katkıda bulunarak yenilenebilir enerjideki büyümeyi dengeledi. Yalnızca Çin’de, nihai enerji tüketimi 2009 ile 2019 arasında yüzde 36 arttı. 2021’de küresel enerji kullanımındaki artışın çoğu fosil yakıtlar tarafından karşılandı ve dünya çapında 2 milyar tonun üzerinde karbondioksit emisyonuyla tarihteki en büyük artışa neden oldu.

Eski enerji düzeninin çöküşü küresel ekonomiyi tehdit ediyor

2021 yılı aynı zamanda, 1973 petrol krizinden bu yana enerji fiyatlarındaki en büyük artışla birlikte, ucuz fosil yakıtlar çağının da sonu oldu. Yıl sonuna kadar, doğal gaz fiyatları Avrupa ve Asya’da 2020 seviyelerinin yaklaşık on katına ulaştı ve ABD’de üç katına çıkarak 2021’in sonunda büyük pazarlarda toptan elektrik fiyatlarında bir artışa yol açtı. Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’yı işgali ortaya çıkan enerji krizini iyice şiddetlendirerek, küresel ekonomik büyüme üzerinde ağır bir baskı oluşturan ve fosil yakıt ithalatına bağımlı 136’dan fazla ülkeyi sarsan eşi görülmemiş bir emtia şok dalgasına neden oldu.

Yenilenebilir enerji, daha fazla adalet ve enerji bağımsızlığı şansı sunuyor

Rusya’nın, özellikle Avrupa’ya kritik doğal gaz ve petrol ihracatını durdurma tehdidi, yenilenebilir enerjiye geçişin aciliyetinin altını çizdi. Krizle mücadele etmek için Avrupa Birliği ve ulusal ve yerel yönetimler temiz enerji hedeflerini güncellediler ve enerji geçişini hızlandırmak için çok sayıda önlem aldılar, ancak aynı zamanda eski reçetelere başvurmaya devam ediyorlar. Birleşik Krallık gibi bazı ülkeler, yeni vergiler açıklamış olsa da, çoğu ülke aynı anda fosil yakıtlar üzerinde yeni sübvansiyonlar yürürlüğe koydu. Kömür, petrol ve doğal gaz endüstrileri, enerji krizinden ve hükümetlerin tepkilerinden hem kâr hem de nüfuz elde ederek başlıca yararlananlar oldu.

GSR 2022, iklim eylemine yönelik yenilenen taahhütlere rağmen, hükümetlerin yine de fosil yakıt üretimi için sübvansiyon sağlamayı ve enerji krizinin etkilerini azaltmak için ilk tercihleri olarak kullanmayı tercih ettiğini belgeliyor. 2018 ve 2020 yılları arasında hükümetler, fosil yakıt sübvansiyonlarına 18 trilyon ABD doları – 2020’de küresel GSYİH’nın yüzde 7’si kadar harcadı. Bazı durumlarda (Hindistan’da olduğu gibi) yenilenebilir kaynaklara verilen desteği azaltarak bunu gerçekleştirdi.

Bu eğilim, iddialı iklim hedefleri ve eylemler arasında endişe verici bir boşluk olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca, yerelleştirilmiş enerji üretimi ve değer zincirleri yoluyla daha çeşitli ve kapsayıcı enerji yönetişimi de dahil olmak üzere, yenilenebilir tabanlı bir ekonomiye ve topluma geçişin birçok fırsatını ve faydasını görmezden geliyor. Toplam enerji tüketiminde daha yüksek yenilenebilir paya sahip ülkeler, daha fazla enerji bağımsızlığı ve güvenliğinden fayda sağlıyor.