Av. Filiz Gök: Ne İrade Ne de Cesaret Var, Herkes 'Birim Benim' Diye Haykırıyor

TAKİP ET

Türk Hukuk Enstitüsü Samsun Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Av. Filiz Gök, Bengü Türk ekranlarında yayınlanan Perspektif programının konuğu oldu. Elif Yıldırım'ın sunduğu programda İç siyaset ve dış politikada önemli gelişmeler değerlendirildi.

Türk Hukuk Enstitüsü Samsun Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Av. Filiz Gök, Bengü Türk ekranlarında yayınlanan Perspektif programının konuğu oldu. Elif Yıldırım'ın sunduğu programda İç siyaset ve dış politikada önemli gelişmeler değerlendirildi.

“NE İRADE NE DE CESARET VAR"
Av. Filiz Gök, 6'lı masadan ayrılmalar olur mu? 26 Ocak'taki gerçekleşecek olan toplantıdan bir beklentiniz var mı? sorusuna; "Şimdiye kadar 1 değil 2 değil 10 kere bir araya gelmiş bir oluşum. Şimdiye kadar bir Cumhurbaşkanı adayı oraya koyamamış bir oluşum var karşımızda. Baktığımızda çok farklı konjonktür ve fikirlerden oluşan bir oluşumla karşı karşıyayız. Bir iradeyi, adayı açıklayacak cesaretin tezahürü için güçlü bir irade gerekli. Biz gördük ki zaten ortada ne bir irade ve ne de bunun tezahürünü yansıtacak cesaret var. Ortada bu zamana kadar açıklanmamış bir aday varken ben bu toplantıda bir açıklama olacağını düşünmüyorum. Kaldı ki Av. Tarkan Toper'in dediği gibi zaten Haziran'da olacak bir seçim güncellemeyle sadece 1 ay önce gibi bir zamana çekildi. Süreç çok hızlı bir şekilde ilerledi. Bu nedenle toplantıda böyle bir açıklama beklemiyorum.

“HERKES 'BİRİM, BENİM’ DİYE HAYKIRIYOR"
Moderatör Elif Yıldırım'ın "Çoklu aday konusunda ne düşünüyorsunuz?" sorusuna da cevap veren Av. Filiz Gök, "Kılıçdaroğlu'nun adaylık konusundaki ısrarı ortada. Babacan'ın en son açıklaması 'ben yaparım, iyi yaparım.' Meral Akşener tarafından bir belediye başkanın aday olarak çıkarılmaya çalışıldığını görüyoruz. Yine Davutoğlu'nun 'birden fazla aday ortaya çıkabilir' diye bir çıkışı var. Ben şuna benzetiyorum; Çocukken oyun oynarken oyunu kim başlatacak diye karar vermek için en yüksek sesle kim 'birim, benim' diye bağırırsa o oyunu başlatıyordu. Herkes den aynı şekilde yüksek ses çıkarsa da oyun dağılıyordu, küsüyorduk evlere gidiyorduk. Muhtemelen 6'lı masa içinde herhalde böyle bir durum olacak. Her kafadan herkes 'birim,benim' şeklinde haykırmaya başladı. Eğer bu durum kendi içlerinde çözülemeyecek hale gelirse dağılma durumu da söz konusu olabilir. Ama 6'lı masayı bir araya getiren sadece kendilerinin Cumhur ittifakına yaptıkları icraatlara duydukları husumet değil. Bana sorarsanız başka şeylerde var bunun içinde örneğin bir ortak üst akıl, dış akıl, fondaşlar aslında bakarsanız 6'lı masayı o kapalı kapılar ardında, masanın altında tutan zaten bu dediğimiz hususlar. Bu oluşumların 6'lı masaya artık bir yerden sonra ihtiyacı kalmazsa, onlar gözden çıkarırlarsa 6'lı masanın dağılması söz konusu olur. Bu husus gerçekleşmezse bütün bu kaosa rağmen kör topal devam edilecektir diye düşünüyorum." dedi.

“TATMİN EDİCİ BİR AÇIKLAMA GÖREMEDİK
En son toplantıda ifade ettileri üzere 'bir yol haritası belirledik' diye bir beyanda bulundular ama bu yol haritası nedir? İçi nasıl doldurulur? Hangi somut verilere dayanmaktadır? Onunla ilgili kendi adıma ve kamuoyuna tatmin edici hiçbir açıklama göremedik. Diğer taraftan Cumhur ittifakına baktığımız zaman zaten 1-1,5 seneden beri verilmiş bir seçim startı var. Bunun yanında ortaya koyulan projeler var. Hatta bu projelerle ilgili daha şimdiden gerekli adımların atılmış olduğunu görüyoruz. Bir siyasi program ortaya konulmuş durumda ama burada bir siyasi masa tarafından ortaya konulabilen program da yok. Herhangi bir bu programı yürütebilecek aday da açıklanamadı. Dediğim gibi kapalı kapılar ardında halen daha belli pazarlıklar üzerinden gitmeye çalışıldığını düşünüyorum." şeklinde konuştu.

“CUMHURBAŞKANININ MEŞRULUĞU SORGULANIR"
Davutoğlu'nun yetki açıklamasına da değinen Filiz Gök, "Anayasanın 104. maddesi uyarınca yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı'nda ancak bu şekilde bir açıklamayla yürütme yetkisi 6'lı masanın genel başkanlarına devredilmiş oluyor. Bu şekilde Anayasa’nın da hiçe sayıldığını görüyoruz. Özellikle burada ülke seçime gider tehdidinin üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum. Bu şekilde bir tehditle sürekli karşı karşıya kalan bir Cumhurbaşkanının ne kadar meşru olacağı da açıkça sorgulanır. Böyle bir tehditle sürekli hareket etmek zorunda kalan bir Cumhurbaşkanının meşruluğunun ne kadar hukuki ve gerçekçi olduğu sorgulanır. Bu zaten fiilen uygulanması mümkün olmayan da bir durum. Ülkenin sürekli yeni seçimler yeni kaoslara sürükleneceğinin işareti olduğu anlamına geliyor. Onun dışında başka bir şey ifade etmiyor diye düşünüyorum."

“KÜSÜRAT PARTİSİNİN GÜVENSİZLİĞİNİ ORTAYA KOYMAKTA”
 “Bu durum kendi adaylarına güvenmediklerini gösteriyor. Burada zaten güvendikleri bir aday olsaydı çoktan açıklanmış olan ve projelerini uygulamak için harekete geçmiş olan bir aday olacaktı. Bunun dışında bakanlık hesaplarıyla ilgili olarak Davutoğlu'nun yaptığı bir açıklama vardı; "Seçim akşamı oturup bakacağız, masadaki her parti en az bir bakanlık ve Cumhurbaşkanı yardımcılığı alacak. Alınacak bakanlıklar oy oranına göre dağıtılacak." şeklinde bir açıklaması vardı. Küsürat partisinin aslında bu masada bu durumda kendine olan güvensizliğini de ortaya koymakta. Milletin karşısında zaten sandıkta gerekli çoğunluğu sağlayamayacağını cevabı alacağını bilen küsürat partisi bu açıklamalarıyla aynı zamanda 6'lı masa içerisinde kendi durumunu sağlama almak ve bir şekilde aba altından sopa göstererek kendi konumunu sağlamlaştırmak derdinde.

“HADSİZCE BİR AÇIKLAMA”
Kılıçdaroğlu'nun adaylık konusunda ne kadar ısrarcı olduğu ortada, masanın kendisiyle eşit gördüğü diğer ortağı İyi Parti'nin de Kılıçdaroğlu'nun adaylığına sürekli şart koyduğu da ortada. Bu durumda Kılıçdaroğlu zaten özellikle küsürat partilerinden adaylığının sekteye uğratacak bir tepkiyle karşılaşmamak adına olumsuz bir açıklama yapmayacağını düşünüyorum. Aynı zamanda biz kibarlık yaparak gizli ortağı diyoruz ama çok aleni bir ortak var. HDP'nin de menfaatlerine helal getirecek bir hamle yapmaktan kaçınıyor Kılıçdaroğlu, çünkü en son Sezgin Tanrıkulu'nun açık 'HDP'ye bakanlık verilecek' itirafını bizzat duyduk. Diğer taraftan desteğini kaybetmek istemediği küsürat partilerinden gelen hadsizce bir 'Türklüğü anayasadan çıkaracağız' çıkışı var. Tüm bunlara baktığınız zaman sadece adaylık değil, tabi ki adaylık çok önemli ama adaylık dışında özellikle fondaşların istediği şekilde HDP'nin de her halükarda menfaatlerinin göz önüne alınması gerçeği de söz konusu." İfadelerini kullandı.

“DEVA PARTİSİ, HDP’NİN YEDEK PARTİSİ”HDP'nin seçimlere girme konusunda bir sorun yaşanması durumunda HDP'li vekiller Deva Partisi'nin listelerinden aday olacağıyla ilgili açıklamaları değerlendiren Av. Filiz Gök, "Deva Partisi HDP'nin yedek partisi olduğu açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Ali Babacan'ın rahatsız olduğu konu sadece Türklük de değil, hatırlarsanız özellikle Türkiye'nin savunma sanayisinde dünya lideri olması konusunda da yaptığı bir takım talihsiz açıklamalar oldu. Bu tür savunma sanayisi projelerine karşı müdahalede bulunacaklarını iddia etti. Baktığımız zaman tüm bunlar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin mevcudiyetine duyulan rahatsızlık onun dışında savunma sanayisindeki güçlü durumdan duyulan rahatsızlık bunların hepsi zaten HDP ile aynı paydada duyulan rahatsızlıklar. Hep rahatsızlık duydukları konular aynı. Bu durumda bir yedek parti olarak görülmesi de kaçınılmaz duruyor.” Diye konuştu.

BABACAN 6'LI MASADAN AYRILIP HDP'NİN ADAYI OLUR MU?
Gök, “Bu destekleyen fondaşların iradesi ile ortaya çıkabilecek bir şey. Bana kalırsa olabildiğince 6'lı masa çerçevesinde bir irade koymaya çalışacaklar ama burada başarılı olamazlarsa yeni bir oluşum içerisine girme durumları olacaktır.”

“AKŞENER BU GERÇEKLE YÜZLEŞMEK İSTEMİYOR”
Av. Filiz Gök, “İmamoğlu İyi Parti’ye geçer mi? Sorusuna ise, “Zaten hatırlarsanız Saraçhane tiyatrosunda da Akşener, 'kendi seçtirdiğimiz belediye başkanlarıyla ilgili izin alacak değiliz' demişti. CHP'nin bu belediye başkanları üzerinde Akşener'in tekel irade hakkı gördüğü bu açıklamalarında da belli. Bugüne kadar zaten bu süreçte iki yüzlülükle buraya kadar getirdi ve patlama oldu. Bazı durumlarda 'bu partinin iç işi biz yorum yapamayız' açıklamaları vardı. Akşener'den örneğin Kılıçdaroğlu'nun icazet turlarıyla ilgili gerek ABD, İngiltere, Almanya gibi icazet turlarıyla ilgili sorulan sorulara Akşener tarafından 'o partinin iç işi biz karışamayız' derken mevzu bahis olan elinde koz olan belediye başkanları olduğunda o partinin iç işlerine karışma konusunda herhangi bir behis görülmediğini gördük. Bana kalırsa Akşener, her halükarda Kılıçdaroğlu'nun adaylık konusundaki ısrarı karşısında bu gerçekle yüzleşmek istemiyor. Kendi önerdiği alternatifler üzerinden bu masanın gitmesini istiyor. Bu durumda zaten İmamoğlu'nunda Akşener'le aynı fikirde olduğu, hevesli olduğu da ortada, şaşırtıcı olmaz.” Dedi